Hpv virüsü çoğunlukla genital bölgede olmak üzere, makat - ağız ve boğazda yerleşim göstererek siğil oluşturur. Siğil oluşturmadan sessiz (belirtisiz / semptomsuz) olarak seyir eden HPV virüs tipi de bulunmaktadır. Doku seçen bir hastalıktır. örneğin; karaciğere bulaşmaz.
HPV; hücre içine yerleşen ve çoğalan bir dna virüsüdür.
HPV virüsü sürekli olarak mutasyon geçirerek kendini geliştirir ve değişir. Bu nedenle, HPV için ilaç ve aşı geliştirilememiştir.
Genital bölgeye yerleşen ve siğil oluşturan 45 – 50 farklı tip HPV virüsü bulunmaktadır. Risk dereceleri; Az – Orta ve Yüksek olmak üzere üç sınıfta dikkate alınır. Özellikle vagina kanalına yakın (serviks) rahim ucu bölgesine yüksek riskli virüs tipleri yerleşmekte ve kanser riskini arttırmaktadır.
HPV virüsü; ağız anal ve genital bölgede hastalık yapma kabiliyetine ulaşınca, girdiği hücrenin sağlıklı yapısını bozarak siğil oluşmasına sebebiyet verebilir. Fakat genital hpv 'nin siğil oluşturmayan ve sessiz seyreden - bilhassa rahim ucu kanseri yapan inatçı ve tehlikeli tipi de bulunmaktadır.
Bu sessiz enfeksiyonlar çoğu zaman kadınların genel amaçlı yaptırdığı simir testinde tesadüfen tespit edilir.
Ağız - anal ve genital temas sonucu; cinsel ilişkiyle bulaşır. Bu alanlarda oluşan mikro travmalar sonucu bedene ve dolayısıyla hücre içine rahatça sızar. Özellikle epilasyon - ağda ve jilet teması ile temizlenen / kazınan genital bölgenin hassaslaşması ile mikro travma oluşmaktadır. Bu durum, hastalığın bulaşmasına uygun zemin hazırlamaktadır.
HPV virüsünü 'ancak' bağışıklık sistemimiz yenebilir.
Fizyolojik veya psikolojik nedenli travmalar; bu virüsünün bağışıklık sistemimiz tarafından tanınıp yok edilmesini engellemektedir. Dolayısıyla, bağışıklık sistemimizin virüsü algılayamadığı durumlarda; hasta otomatik olarak hpv virüs taşıyıcısı konumuna düşer.
Detaylı bilgi edinmek için HPV ve Papilloma Hastalığı Tedavisi makalemizi okuyabilirsiniz.
HPV TEDAVİSİNDE İZLEDİĞİMİZ ÖZENLİ YOL; KİŞİYE ÖZEL 'DOĞRU TANI' ARDINDAN, BAŞIĞIKLIK SİSTEMİNDEKİ FİZYOLOJİK VE PSİKOLOJİK TRAVMAYI ÇÖZMEK VE VİRÜSÜN YAPISINI BOZMAKTIR.
Son HPV Tip 16 hastamız (Gaziantep'ten)
Uyguladığımız tedavi sonrası HPV testini yaptırmış; tedavinin başarısını doğrulamıştır.
Kadıköy Suadiye'de bulunan kliniğimizde tedavi uygulamalarımızdan faydalanmak üzere bize ulaşabilir, randevu alabilirsiniz.
E-posta: info@drmuratbesler.com
Adres: Bağdat Caddesi, Vapur Yolu Sokak. No:3 Daire:1
Suadiye/ İstanbul
Zona tedavisi, biorezonans yöntemi ile tedavi edilebilen bir hastalıktır. Zona, varisella zoster, adı ile bilinen virüs etkenin neden olduğu, ciltte döküntü ve büller yapan cok ağrılı bir hastalıktır. Halk arasında gece yanığı olarak da bilinir.
Daha önce su çiçeği geçirerek ve bağışıklık sistemi zayıflayan kişilerde varisella zoster virüsü sinir hücrelerinin aksonlarına yerleşerek ağrılı su dolu kabarcıklara neden olur.
Su çiçeği sonrası varisella zoster virüsü vücut sinir hücrelerine yerleşip hiçbir belirti vermeksizin yıllarca inaktif de kalabilir.
Vücuda girip sinir hücrelerine yerleşen ve sessizce bekleyen zona virüsü bağışıklık sistemini zayıflatan kötü beslenme, kazalar, stres, depresyon, uykusuzluk, aşırı yorgunluk ve yaşlılık gibi nedenlerle aktif hale geçer. Vücudun birçok bölgesinde görülmekle birlikte zona genellikle sırt ve gögüste tek taraflı içi su dolu kabarıklıklar ve kızarıklıklar şeklinde kendini gösterir. Zona çok ağrılıdır. Zonanın su çiçeği gibi bulaşıcılığı yoktur.
Zona tedavisi yapılmazsa bağışıklık sistemi zayıfladığında tekrarlar
Varisella zoster virüsü sinir hücrelerine yerleşir ve tedavi edilmez ise bağışıklık sistemini zayıflatan stres, depresyon, kötü beslenme, yaşlılık, fiziki yorgunluk gibi etkenlerle sık sık ataklar yapar. Her atak sinir sistemini ve bağışıklık sistemini yıpratır. Tedavi edilmez ise görme kaybı, işitme kaybına yol açabildiği gibi akciğer, batın organları ve beyin gibi organları da etkileyebilir.
Dr. Besler’ in biorezonans yöntemi ile Zona tedavisi ile vücuttan tamamen temizlenir.
Bağışıklık sistemi varisella zoster virüsüne karşı yeterli cevap veremez. Bunun sonucu virüs sinir hücrelerine yerleşip fırsat bulduğunda hastalık belirti oluşturup sinir hücrelerinde hasar meydana getirir. Biorezonans yöntemiyle kişiye özgü ölçüm ve terapi seansları uygulanarak varisella zoster virüsü ve bağışıklık sisteminde yarattığı yük tamamen otadan kaldırılır.
Hastanın bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak 4 -10 seans sürmektedir. Her seansta, varisella zoster virüsünün frekansı, bağışıklık sistemindeki buna karşı oluşturduğu elektromanyetik salınımı tekrar ölçülür. Tedavi programı ona göre yenilenir.
Unutmayınız; her hastalık kişiye özeldir ve terapi kesinlikle kişiye özel yapılmalıdır.
Dr. Besler, Biorezonans ile Hepatit B tedavisinde farklı ve başarılı bir metot geliştirdi.
Hepatit B, karaciğer iltihabı denen karaciğer yetmezliğine hatta kansere kadar götüren bulaşıcı, tehlikeli ve ölümcül bir hastalıktır.
Taşıyıcı olan kişilerin kan ve kan ürünleri , cinsel ilişki ve doğum esnasında bulaşır.
Hepatit B ile karşılaşan vücudun bağışıklık sisteminin 3 seçeneği vardır.
Biorezonans ve moraterapide amaç; hepatit B virüsüyle taşıyıcı olan kişinin bağışıklık sisteminde yeterli antikor oluşturmasını amaçlayarak, hastalığa karşı DOĞAL bağışık duruma geçmesini sağlamaktır.
Çünkü tedavi sırasında sadece hepatit terapisi yapılmaz. Ağır metaller, çevresel toksinler, gıda intoleransları ve diğer enfeksiyon yüklerinden dolayı bağışıklık sistemi zayıflamış durumdadır. Terapi sırasında bunlar da tedavi edilerek bağışıklık sistemi rahatlatılır.
Kişiye özgü olarak yapılan Moratest yöntemi ile bağışıklık sistemini güçlendiren vitamin, mineral ve bitkisel yardımcılar da tedavide tamamlayıcı olarak kullanılır.
Moraterapi ve Biorezonans tedavisinin ana amacı bağışıklık sistemini virüse karşı güçlendirmektir.
Zayıf bağışıklık sisteminde gelişen virüsün kişiye özgü elektromanyetik salınımı yani frekansı özel bir test yöntemi ile tesbit edilir. Bulunan frekans değiştirilerek ters çevrilir. Ve hedef organ karaciğere ve bedenin bazı bölgelerine özel proplarla verilir. Virüsün kendi frekansı ile çarpışan bu sanal virüs frekansı virüsü zayıflatır. Bu bir tür enerjitik aşılamadır. Yapılan bu enerjitik aşılama sonucu duyarsızlaşan bağışıklık sistemi bu virüse etkili bir cevap geliştirir ve savaşmaya başlar. Bu terapilerin sonucu bağışıklık sistemi hücreleri hepatit B virüsüne gerekli antikor oluşturmaya başlar. Her seansta test tekrar edilir virüsün frekansı ve gücü tekrar ölçülür. Çünkü virüs yaşayabilmek ve konakta kalabilmek amacıyla form değiştirir. Bu da virüsün farklı bir elektromanyetik salınıma geçmesi demektir. Tedavinin başarısı kişiye özgü olan virüs frekansının bulunmasıdır. Her seansta kişiye özgü yapılan bu ölçümle yapılan terapi bağışıklık sisteminin virüsü yenmesini ve etkili antikor cevabı oluşturmasını sağlayarak tedavi başarısını geliştirir. Seanslar bedende virüs frekansının tamamen silİnmesine kadar devam eder.
Moraterapi hepatit tedavisi hastanın bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olmak kaydı ile 6 ila 14 seans sürebilir.
Çünkü tedavi sırasında sadece hepatit terapisi yapılmaz. Ağır metaller, çevresel toksinler , gıda intoleransları ve diğer enfeksiyon yüklerinden dolayı bağışıklık sistemi zayıflamış durumdadır. Terapi sırasında bunlarda tedavi edilerek bağışıklık sistemi rahatlatılır.
Hepatit B ve Hepatit C kişiye özgü seyreden hastalıklardır. Tedavisi de tamamen kişiye özgü yapılmaktadır.
Kişiye özgü olarak yapılan moratest yöntemi ile bağışıklık sistemini güçlendiren vitamin , mineral ve bitkisel yardımcılar da tedavide tamamlayıcı olarak kullanılır.
Üç aylık gebeler, bağışıklık sistemi çok zayıf olanlar ve kalp pili bulunanlar tedaviye alınmaz.
Dr. Besler’in biorezonans tedavisiyle ile genital uçuklardan kolayca kurtulabilirsiniz. Genital herpes, herpes simplex virüsünün (HSV) neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Bu virüsün HSV1 ve HSV2 olmak üzere iki tipi mevcuttur. HSV1 sıklıkla ağız ve ağız çevresinde uçuk olarak bilinen yaralara yol açmaktadır. Başta HSV2 olmak üzere her iki tip HSV de genital herpes nedeni olabilir.
Herpes simplex virüsü vücuda genellikle dudak veya genital bölge mukozasındaki bir çatlaktan girerek ilerler ve sinir gangliyonlarına yerleşir. Bir kere sinir gangliyonunu tutan virüs tedavi edilmez ise yaşam boyu orada kalır. Virüs, hücre içine girdiğinde yaşamak için hücrenin fonksiyonlarını kullanır ve bundan dolayı hücrede harabiyete neden olur. Bu harabiyetin sonuçları da hastalığın belirtilerini oluşturur.
Sinir gangliyonlarına yerleşen virüs, bu bölge ve çevresinde hasar oluşturarak ağrı, kabarcık, kaşıntı ve içi sıvı dolu kırmızı şişliklere sebep olur. Bağışıklık sistemi bu virüse karşı yeterli cevap oluşturamadığı için fiziksel ve duygusal travmalarda virüs tekrar etkin hale gelerek genital bölgede nükslere sebep olur.
Kadınlarda en sık vulva ve vajina ön kısmı tutulur. Uçuklar aynı zamanda rahim ağzında da bulunur. Erkeklerde en sık penisin son kısmında uçuklar gözlenir. Bazen testislerin üzerinde de bulunabilir. Çok nadir olarak erkek ve kadınlarda anuste ve kalça bölgesinde de uçuklar çıkabilir.
Genital herpesin bulaşması, aktif genital herpes enfeksiyonu olan biriyle anal, oral veya vajinal cinsel ilişki yoluyla bulaşır.
Genital Herpes, adet kanaması, fazla miktarda alkol alınması, güneşte kalma, mukozada çatlama, incinme gibi fiziksel ; uzun süren stres, ağır anksiyete gibi duygusal faktörler tetikler.
Dr. Besler’in biorezonans yöntemi ile geliştirdiği tedavi nasıldır?
Genital herpes, bağışıklık sisteminin virüse karsı yeterli cevap oluşturamaması sonucu virüsün sistemde yaşaması ile meydana gelir. Bağışıklık sistemi virüse yeterli cevap verememiş ve antikor oluşturamamıştır. Dr. Besler’in geliştirdiği yöntem ile hastanın vücudundaki virüsün elektromanyetik salınımı ölçülür. Ölçülen frekans mora cihazı ile değiştirilerek özel proplarla bedenin enerjitik alanına ve hedef bölgeye uygulanır. Burada amaç hem virüsün virülansının azaltılması hem de bağışıklık sisteminin virüsü yeniden farkedip savaşması ve antikor oluşturmasıdır. Her seans bu ölçümler tekrarlanır ve tedavi yeniden programlanır.
Hastanın bağışıkık sistemine bağlı olarak ortalama 10 seans sürer. Seanslar haftada bir yapılır. Her seans sonrası homeopatik bir merhem hedef bölgeye uygulatılır. Bu tedavinin etkisini güçlendirir.
Genital Herpes kişiye özgü bir hastalıktır. Dr.Besler’in uyguladığı tedavi de kişiye özgüdür.
Biorezonans ve Moraterapi tedavi yöntemiyle alerjik hastalıkların tedavisi ilaç kullanmadan yapılabilir. Alerjik hastalıkların tedavisi konusunda uzman olan Dr. Murat Besler sizlere özel tedavi yöntemleriyle etkili bir tedavi yapmaktadır. Alerji hakkında detaylı bilgi yazımızda. Alerji, bağışıklık sisteminin bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon gösterdiği bir hastalıktır. Alerjenler hangi organ ve sistemi etkiliyorsa, oluşan reaksiyonlar hedef organın hastalığı şeklinde kendini gösterir.
Alerji, aslında bağışıklık sisteminin aşırı güçlü ama bazı maddeleri tehdit olarak gördüğü ve savaştığı bir durumdur.
Yapılan çalışmalarda ilk insan binlerce yıl önce et ve bitki kökleri gibi gıdalarla beslenmiştir. Ve zaman içerisinde buğday gibi tahıllar ve süt beslenme sistemimize girmiştir. Bugüne kadar kromozom ve gen yapımız değişmemiştir.
Ama nesiller boyu bu beslenme sistemi sürdüğü için bağışıklık sistemi buna artık reaksiyon vermez.
Ve gizli alerjen olarak bağışıklık sisteminde bir yük olarak yer alır, nesiller boyu aktarılır.
İnsanların hepsinde mutlaka süt ya da tahıl grubuna karşı intolerans olarak da adlandırdığımız bir sistem yükü vardır.
Bu yük bağışıklık sisteminde bir defekt oluşturur.
Alerjik hastalıkların tedavisi için süt ve tahıl, bağışıklık sistemini bozan, sistemde ağır bir yük olan maddelere dikkat edilmelidir.
Bağışıklık sisteminde olan bu yük ve yapısal alerjenler, başka maddelerin alerjen olmasına yol açar.
Alerjik hastalıklarda, genelde allta gizli alerjen maddeler rol oynar ve kişi bu alerjenlerle bebeklik çağında karşılaşır. Çoğu kez bademcik enfeksiyonu, rinit, sinüzit, bronşit ya da ishal dermatit gibi bulgularla doktora gidilir ve aslında alerjik reaksiyonlar çoğu kez enfeksiyon gibi değerlendirilip gereksiz antibiyotik ve ilaç kullanılarak hiçbir işe yaramayan tedaviler uygulanır.
Klasik tıpta yapılan alerji testlerinde ise kişinin hayatında hiç kullanmadığı maddeler çıkar. Halbuki asıl alerjen hastanın günlük hayatında bağımlılık ölçüsünde sürekli kullandığı maddelerin ya da gıdaların içinden çıkar.
Bu maddeler buğday, glüten bazen de süt gizli alerjen olarak önemli bir rol alır. Çocukluk çağında sık bronşit, boğaz ve kulak enfeksiyonları bulgularını taklit eden bu gıda alerjileri adelosan çağında hafifler ama kişinin bağışıklık sistemi duyarsızlaşır. Artık kişi bu maddelere reaksiyon göstermez. Bağışıklık sistemini bir zırh gibi düşünürsek gizli alerjenler bu zırhta birçok gedik açarlar. Bunun sonucu bu deliklerden yani kişinin bozulmuş bağışıklık sistemine bir çok başka alerjen madde girer. Bunun sonucu yıllar boyu artan şekilde birçok gıda veya madde alerjen olarak bağışıklık sistemini etkiler.
Mora terapide hastanın bağışıklık sisteminde tehdit olarak görülen ve bir çok semptom oluşturan alerjen maddelere karşı oluşturduğu bilgi alanı silinir.
Klasik Alerji Testi ve Moraterapide Diagnostik Test arasındaki fark nedir?
Alerji kişinin kendi gıda çemberinde tükettiği ya da bulunduğu maddelerden oluşur ama bebeklik çağından itibaren yıllar boyu bu alerjen maddeler ile duyarsızlaşan bağışıklık sistemi artık bunlara yani gizli alerjenlere reaksiyon göstermez.
Fakat bu temel alerjenler, bağışıklık sistemini bozduğu için başka maddeler, yeni alerjenler ortaya çıkar.
Ama asıl problem bağışıklık sistemini bozan gizli alerjenlerdir.
Moraterapi ile gıdaların dışında boyalar yün gibi kıyafetler kozmetik maddeler gibi birçok alerjik hastalıkların tedavisi yapılır.
Frekans tıbbı ve biorezonans tedavisinde, mutlaka ana alerjenler bulunur ve tedavi edilir.
En sık karşılaşılan ana alerjenler toz, polen, buğday yumurta ve süt ürünleridir.
Biorezonans yöntemi ile kabuklu gıdalar, et, balık, deniz kabukluları, çilek, muz gibi her türlü alerjik hastalıklar kolayca tedavi edilebilir.
Dr. Besler, Moraterapi yöntemiyle alerjen maddeleri bulmak için özel bir diagnostik test yöntemi kullanır.
Biorezonans ile yapılan testler oldukça gerçek ve güvenlidir. Kan testlerinden farklı olarak bağışıklık sisteminin alerjen maddeye karşı reaksiyonunu gösteren çok güvenilir bir testtir.
Bu test için kan alınmaz ve asla iğne kullanılmaz. Avuç içinde bulunan özel akupuntur noktalarına maddenin frekansının verilmesi ve buna karşı hücrenin ve bağışıklık sisteminin gerçek cevabını gösteren tekrarlanabilir bir testtir.
Burada ölçtüğümüz sadece alerjen madde değildir. Bağışıklık sisteminin maddeye karşı gösterdiği reaksiyonunun frekansı da ölçülür bu da kişiye özgü tedavi programının temelini oluşturur.
Dr. Besler’ in yöntemiyle Alerji kaç seansta tedavi edilir?
Alerjen maddelerin sayısı ve bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak 6- 10 seans sürer. Seanslarda birden fazla alerjik madde tedavi edilebilir.
Burada her seans öncesi test tekrarlanır ve başarısı ölçülür. Maddenin bağışıklık sistemindeki negatif yükü ve bilgisi tekrar ölçülür ve tedaviler ve her seans da kişiye özel hale gelir ve yenilenir.
ALERJİ KİŞİYE ÖZGÜDÜR VE MORATERAPİDE TEDAVİLER DE KİŞİYE ÖZGÜ YAPILIR.
Moraterapinin Klasik Tıp Alerji tedavilerinden farkı nedir?
Biorezonans tedavilerinde amaç hastayı alerjen maddeden uzaklaştırmak değil; bu gıdaların tedavi sonrası güvenle tüketebilmesi ve bu maddelerle normal insanlar gibi yaşamasıdır.
Tedavide hasta sadece rahatlama ve gevşeme hisseder.
Tedavinin yan etkisi var mıdır?
Moraterapi seanslarında asla bir yan etki söz konusu değildir.
BİOREZONANS VE MORATERAPİ İLE ALERJİ TEDAVİSİNDE AMAÇ KİŞİYİ KISITLAMADAN SOSYAL ORTAMINDAN UZAKLAŞTIRMADAN VE İLAÇ KULLANMADAN TEDAVİ ETMEKTİR.
Biorezonans yöntemiyle alerji tedavileri kime uygulanır?
Bebekten yaşlıya kadar her yaştan insana tedavi uygulanır.
Üç aylık gebeler ve kalp pili olanlara tedavi uygulanmaz.
FREKANS TIBBI (BİOREZONANS) YÖNTEMİ İLE ASTIM TEDAVİSİ İÇİN AMAÇ; KİŞİYİ KISITLAMADAN SOSYAL ORTAMINDAN UZAKLAŞTIRMADAN VE İLAÇ KULLANMADAN TEDAVİ ETMEKTİR.
Frekans Tıbbı (Biorezonans) Yöntemiyle ilaç kullanmadan Astım Hastalığınız kolayca tedavi edilebilir.
Astım; allerjen maddeler karsı bağışıklık sisteminin gösterdiği aşırı raksiyon sonucu bronşlarda daralma ile meydana gelen, balgamlı ve nefes darlığı da yapan bir hastalıktır.
Bu daralma, solunum yollarındaki kasların aşırı kasılması, mukozanın şişmesi ve buradaki salgının artmasıyla olur. Bunun sonucu göğüste hırıltı, öksürük, nefes darlığı ve sıkışma hissi meydana gelir.
Astımı başlatan etkenlerin bazıları çok özgündür ve bazı kişileri etkileyip, bazılarını etkilemez. Bilinen başlatıcı etkenlerin arasında en sık görülen ev tozu akarları (toz böcekleri), polenler ve küf mantarları gibi allerjenlerdir. Bunun dışında sigara dumanı, bazı ilaçlar ( aspirin, bazı tansiyon ilaçları), bazı yiyeceklerde bulunan katkı maddeleri de astımı başlatabilir.
Astımda çoğu kez gizli allerjiler vardır. Bunlar arasında, buğday glüten bazen de süt gibi maddeler gizli alerjen olarak önemli bir rol alır. Çocukluk çağında sık bronşit, boğaz ve kulak enfeksiyonları bulgularını taklit eden bu gıda alerjileri, adelosan çağında hafifler ama kişinin bağışıklık sistemi duyarsızlaşır. Artık kişi bu maddelere reaksiyon göstermez. Bağışıklık sistemini bir zırh gibi düşünürsek gizli allerjenler bu zırhta birçok gedik açarlar. Bunun sonucu bu deliklerden yani kişinin bozulan bağışıklık sistemine birçok başka allerjen madde girer. Bunun sonucu yıllar boyu artan birçok gıda veya madde de astıma sebep olur.
Frekans Tıbbında hastanın bağışıklık sisteminin o maddeye karşı oluşturduğu bilgi alanı silinir.
Genelde yapılan York testi de dahil birçok testte hastanın hiç kullanmadığı ya da maruz kalmadığı hatta hiç görmediği yiyecekler ya da maddeler çıkar . Oysa allerjenler kişinin rutin ve sürekli kullandığı kendi gıda çemberinde tükettiği ya da ortamında bulunduğu maddelerden oluşur. Ancak yıllar boyu bu allerjen maddeler ile duyarsızlaşan bağışıklık sistemi artık buna reaksiyon göstermez. Ama bağışıklık sistemini bozduğu için başka maddeler allerjen semptom oluşturur. Aslında asıl problem bağışıklık sistemini bozan gizli allerjenlerdir. Frekans tıbbı ya da biorezonans tedavisinde mutlaka ana alerjenler bulunur ve tedavi edilir.
Astımda en sık karşılaşılan ana allerjenler toz, polen, buğday, yumurta ve süt ürünleridir.
Frekans Tıbbı (Biorezonansla) yapılan testler oldukça gerçek ve güvenlidir. Kan testlerinden farklı olarak hücrenin allerjen maddeye karşı reaksiyonunu gösteren çok güvenilir bir testtir. Bu test icin kan alınmaz ve asla iğne kullanılmaz. Avuç içinde bulunan özel akupunktur noktalarına maddenin frekansının verilmesi ve buna karşı hücrenin ve bağışıklık sisteminin gerçek cevabını gösteren tekrarlanabilir bir testtir.
Burada ölçtüğümüz sadece allerjen madde değildir. Bağışıklık sisteminin maddeye karşı gösterdiği reaksiyonun frekansı da ölçülür. Bu da kişiye özgü tedavi programının temelini oluşturur.
Allerjen maddelerin sayısı ve bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak 6- 8 seans sürer.
Burada her seans öncesi test tekrarlanır ve başarısı ölçülür. Maddenin bağışıklık sistemindeki negatif yükü ve bilgisi tekrar ölçülür ve tedaviler her seansta kişiye özel hale gelir ve yenilenir.
Frekans Tıbbı tedavilerinde asla ilaç kullanılmaz. Tedavide allerjen maddenin diagnostik test ile bulunmuş frekansı kullanılır.
Tedavide hasta sadece rahatlama ve gevşeme hisseder.
Frekans Tıbbı seanslarda asla bir yan etki yaratmaz.
Bebekten yaşlıya kadar her yaştan insana tedavi uygulanır.